Bir Lefkoşa uçak bileti sizlere cennetten bir köşe vadediyor

0
1785
Bir Lefkoşa uçak bileti sizlere cennetten bir köşe vadediyor
Bir Lefkoşa uçak bileti sizlere cennetten bir köşe vadediyor

Lefkoşa Kuzey Kıbrıs’ın hem başkenti hem de en önemli sanayi, ekonomi, ticaret ve kültür merkezi. Köklü bir tarih ve kültüre sahip olan Lefkoşa, bunun yanında muhteşem mutfağı ile sizi kendine bağlayabilir. Lefkoşa uçak bileti ile Lefkoşa’da hem göze hem damağa hitap edecek pek çok seçenek sizleri bekliyor.

İki yönetim bölgesine ayrılan şehir Güney ve Kuzey Lefkoşa olarak ikiye bölünmüş durumda. Güney Lefkoşa Kıbrıs Rum Kesimi’ne, Kuzey Lefkoşa ise Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı. Bu anlamda, dünyadaki bölünmüş tek başkent olarak dikkati çekiyor. Lefkoşa uçak bileti sorgulamalarınızı yaparak, seyahatinizi planlarken, şehir içinde de pasaportunuza ihtiyaç duyma ihtimalinizi göz önünde bulundurmanızda fayda var.

Güney ve Kuzey Lefkoşa’nın arasındaki sınıra “Yeşil Hat” deniyor. Harita üzerinde bu sınırı çizen İngiliz Barış Gücü Harekatı’ndaki delegenin kaleminin yeşil renkte olmasının, ismi bu bölgeye kazandırdığı biliniyor.

Kuzey Lefkoşa’dan Güney Lefkoşa’ya geçiş, ancak günlük vize ile mümkün olabiliyor. Turistler genellikle ünlü markalardan alışveriş yapmak için Güney Lefkoşa’ya geçiş yapıyor. Size tavsiyemiz, Lefkoşa uçak bileti sorgulamanızı yaparken alışverişe ne kadar zaman ayırmak istediğinizi önceden planlayın. Zira Güney Lefkoşa kısmı daha çok alışverişseverlerin rotasına dahil oluyor. Şehrin tarihi güzelliklerini keşfe çıkmak isterseniz, Kuzey Lefkoşa’ya biraz daha vakit ayırmanızı öneririz.  

Kısaca Lefkoşa’nın tarihi

Lefkoşa ve çevresindeki ilk yerleşimler, Neolitik Çağ’a kadar dayanmaktadır. M.Ö 7’nci yüzyıl civarında bölgede, bugün Güney Lefkoşa’nın en ünlü semtine de adını veren, Ledra kenti kuruldu. Kent, diğer krallıklar arasında oldukça önemli bir yere sahip bir merkez haline geldi. M.Ö 330 civarında, kent bir köy kadar küçüldü ve ardından yaşanan şiddetli depremlerle birlikte tamamen yıkıldı. Bunun üzerine M.Ö 200 yılında Leucus, Lefkoşa’yı kurdu. Lefkoşa 7’nci yüzyılda adaya yapılan Arap akınlarından beri, adanın başkentidir.

Adayı sırasıyla Tapınak Şövalyeleri ve Lüzinyanlar satın aldı. Ada daha sonra Venediklilerin, Osmanlıların ve Birleşik Krallık’ın hakimiyetine girmiştir. 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyet’i kuruldu ve ayrı ayrı Rum ve Türk belediyeleri faaliyete başladı.

Asırlardır adanın başkenti olan Lefkoşa’nın adı İngilizce’de “Nicosia”dır. Lefkoşa isminin kökeni, şehrin antik ismi olan “Lefkotheon”a dayanıyor. Bu kelime, “beyaz tanrıların şehri” anlamına gelmektedir. Daha sonra Lefkopolis adı verilen şehir, 10’uncu yüzyıldan sonra Lefkoşa adını almıştır. 

Lefkoşa’da görülmesi gereken yerler

1- Büyük Han

Kıbrıs’ın ilk Osmanlı valisi olan Muzaffer Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılan Büyük Han, yalnızca Lefkoşa’nın değil, Kıbrıs’ın en büyük hanlarından biridir. Han, tüm Kıbrıs adasındaki en gelişmiş mimari eserlerden biri olarak kabul edilir.

Eskiden Lefkoşa’nın en önemli ticari merkezlerinden biri olan hanın üst katı otel, alt katı ise ticarethane olarak kullanılmaktaydı. Ada Birleşik Krallık hakimiyeti altındayken, han önceleri hapishane olarak kullanılmıştır. Daha sonra tekrar, 1947 yılına dek han olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Büyük Han, Lefkoşa
Büyük Han, Lefkoşa

Binanın, özellikle revakları dikkat çekicidir. Yapının mimarisi, Bursa’da bulunan Koza Han’ın birebir aynısıdır. Büyük Han’ın tam orta yerinde, abdest almak için inşa edilmiş bir çeşme ve üzerinde de bir mescit bulunur. Hanın restorasyon çalışmaları 1982 yılında başlamıştır. 2002 yılıyla birlikte içerisinde pek çok mağaza, bir kafe, bir restoran ve galeriler bulunan bir sanat merkezi olarak hizmet vermektedir.

2- Magusa Kapısı

Lefkoşa Venedik hakimiyeti altındayken, şehrin kapısı olarak kullanılan Magusa Kapısı, günümüze çok iyi bir durumda ulaşabilmiştir. Venedikliler zamanında inşa edilen kapı Lefkoşa surlarında bulunmaktadır.

Geçmişte Kıbrıs’ın Magusa, Larnaka, Karpaz ve Limasol şehirlerinden gelen yollar, tam olarak bu kapının önünde birleşir ve şehre bu kapıdan girilirmiş. Magusa Kapısı, Porta Giuliana ismiyle de bilinmektedir. Bu isim, Venedik surlarını inşa eden komutan ve mühendise aittir.

3- Selimiye Camii

Kıbrıs’taki en gösterişli binayı soracak olursanız, size vereceğimiz cevap muhtemelen Selimiye Camii yani St. Sophia Katedrali’dir. Kıbrıs Lüzinyan hakimiyeti altındayken, 1209 yılında inşası tamamlanan yapı, bir Latin Katedrali’ne ihtiyaç duyulması sonucu inşa edilmiştir. Paris’teki Notre Dame Katedrali örnek alınarak yapılan bina, gotik bir üslupla inşa edilmiştir.

Selimiye Cami, Lefkoşa
Selimiye Cami, Lefkoşa

Burası Lüzinyanların baş katedrali idi. Bu sebeple Lüzinyan krallarının taç giyme törenleri bu katedralde yapılırdı. 1571 yılında Kıbrıs’ın Osmanlı hakimiyetine girmesi ile birlikte, katedral camiye çevrildi. St. Sophia Katedrali Ceneviz akınları ve depremler sebebi ile oldukça yıpranmış bir durumdaydı. Osmanlılar adayı işgal ettikten sonra, kullanılamayacak derecede kötü bir durumda olan katedrali yenileyip, cami olarak restore etmişlerdir. İçerisine mihrap, minber ve kürsü eklenen yapı, Kıbrıs’ın fethinden sonra Lala Mustafa Paşa’nın Cuma namazını kıldığı ilk camidir.

Caminin yaklaşık 50 metre yüksekliğe ulaşan iki minaresi, II. Sultan Selim’in emri ile yapılmıştır. Bunun üzerine camiye Selimiye Camisi adı verilmiştir. Cami bu isimden önce Ayasofya Camii olarak adlandırılmaktaydı.

4- Kıbrıs Arkeoloji Müzesi

Kıbrıs Arkeoloji Müzesi, Kıbrıs’ın ilk ve en büyük müzesidir. Müze, tüm adada uzun yıllar boyu sürdürülen arkeolojik kazılarda elde edilen buluntuları barındırmaktadır. Müzenin bir başka özelliği de içerisinde yalnızca Kıbrıs’a ait eserlerin sergilenmesidir.

Müze, ada İngiliz işgali altındayken, 1882 yılında kurulmuştur. Müze, dünyada halkın isteği üzerine kurulan ender müzelerden biridir. Lefkoşa’da yaşayan hem Müslüman hem de Hristiyan halk, bölgede bir müze kurulmasını talep etmiş, bu taleplerini de bir dilekçe aracılığı ile İngiliz yetkililere iletmişlerdir. Kıbrıs Arkeoloji Müzesi kuruluşundan kısa bir süre sonra, adada yapılan kazılardan çıkarılan eserler ile dolmaya başlamıştır. Müzenin tüm salonlarında eserler, Neolitik dönemden başlayıp Roma dönemi ile devam eden, kronolojik ve tematik bir ardılı takip eder.

Kıbrıs Arkeoloji Müzesi, müze binası ile birlikte, koleksiyonlardaki parçaları korumak ve incelemek için kurulan yardımcı ofisler, kütüphane, depo binaları ve laboratuvarlardan meydana gelen kare şeklindeki bir kompleksin içerisinde bulunmaktadır.

5- Barbarlık Müzesi

Barbarlık Müzesi, dışarıdan bakıldığında tek katlı, bahçeli, şirin görüntüsü ile içerisinde yaşanmış olan dehşete dair asla bir ipucu vermiyor. Müze, Kanlı Noel olarak geçen, yalnızca Kıbrıs’ın tarihinde değil, tüm dünya tarihinde derin izler bırakan olayların yaşandığı evlerden biridir. 1963 yılında, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında, korkunç olaylar yaşanmıştır. 4 Aralık 1963 yılında, Markos Dragos’un heykeline konulan bomba sonucu, Rumlar iki Türk’ü öldürmüştür. Ardından da olaylar artarak devam etmiştir.

24 ve 25 Aralık tarihinde pik noktasına ulaşan olaylar esnasında, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alay doktoru, Elazığlı Binbaşı Nihat İlhan’ın evi de Rumların hedefindeydi. Nihat İlhan, olaylar esnasında evinde yoktu, görevdeydi. Gece vakti Rumlar, doktorun evinin kapısını yumrukladı. Nihat İlhan’ın eşi ve üç çocuğu Rum askerlerince katledildi. Nihat İlhan, bu vahim olayı dört gün sonra öğrendi. Katliamın yaşandığı ev, yıllar sonra 1966 yılında müze haline getirildi.

Müzede, Kanlı Noel olaylarına ait fotoğraf ve belgeler, gazete kupürleri, İlhan Ailesi’nin özel eşyaları ve o döneme ait kültürel miraslar sergilenmektedir. Barbarlık Müzesi, sizi ruhen çok etkileyecek. Hatta büyük ölçüde sarsılacaksınız. Ama bu müzeyi mutlaka görmenizde fayda var.

6- Cikko Manastırı

Cikko Manastırı, Kıbrıs tarihinin en büyük Ortodoks manastırıdır. Bizans İmparatoru Aleksios tarafından 11’inci yüzyılda kurulmuştur. 1318 metrelik rakıma sahip olan manastır kurulduğu tarihten bu yana pek çok kez yanmıştır. Bu sebeple orijinal manastıra dair bir kalıntı yoktur.

Kıbrıs’ın ilk cumhurbaşkanı olan Başpiskopos Makarios, 1926 yılında bu manastırda keşiş olarak dini kariyerine başlamış ve hayatı boyunca pek çok defa manastıra geri dönmüştür. Vasiyeti üzerine de manastıra 3 kilometre uzaklığa gömülmüştür. Manastır görkemli mimarisi ile gerçekten görülmeye değerdir.

7- Arap Ahmet Camii

Kıbrıs’ın en ünlü camilerinden biri olan Arap Ahmet Camii, 1845 yılında inşa edildiğinde, Kıbrıs’ta bulunan pek çok cami gibi, yine bir kilisenin üzerine inşa edilmiştir. Caminin adı, Kıbrıs’ın fethi esnasında büyük bir rolü olan, general Arap Ahmet’in adını taşımaktadır.

Arap Ahmet Cami, Lefkoşa
Arap Ahmet Cami, Lefkoşa

Bu caminin bir özelliği de Kıbrıs’ta Anadolu üslubu ile inşa edilmiş tek cami olmasıdır. Kare şeklindeki cami binasının üzerinde yarım küre şeklinde bir kubbesi vardır. Caminin tabanında, Orta Çağ’a ait bazı mezar taşları bulunmaktadır.

8- Derviş Paşa Etnografya Müzesi

19’uncu yüzyılda inşa edilen tarihi konak, Kıbrıs’ın ilk Türk gazetelerinden olan Zaman’ın sahibi Derviş Paşa’ya aittir. L harfi şeklinde bir mimariye sahip olan konak, klasik Osmanlı üslubu ile inşa edilmiştir.

Derviş Paşa Etnografya Müzesi, Lefkoşa
Derviş Paşa Etnografya Müzesi, Lefkoşa

Konak 1979 yılında kamulaştırılmış ve etnografya müzesi haline getirilmiştir. Bugün Derviş Paşa Etnografya Müzesi olarak ziyaretçileri kabul eden konağın içerisinde paşanın Kıbrıs’taki yaşantısına dair pek çok ayrıntıyı görmek mümkündür.

9- Lüzinyan Evi

Lefkoşa sur içinde yer alan ve 15’inci yüzyılda inşa edildiği düşünülen Lüzinyan Evi, kapısı üzerindeki Lüzinyan Dönemi armaları, gotik kemerleri ve süslemeli ahşap tavanları ile gerçekten görülmeye değer, muhteşem bir yapıdır. 1958 yılına kadar, Rus bir çift tarafından ev ve dokuma atölyesi olarak kullanılan konak, Rus aile tarafından Kıbrıs Hükümeti’ne bağışlanmıştır.

Lüzinyan Evi, Lefkoşa
Lüzinyan Evi, Lefkoşa

Konak 1997 yılında müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

10- Mevlevi Tekke Müzesi

Adanın en ünlü tarihi ve dini yapılarından biri olan Mevlevi Tekke Müzesi, 17’nci yüzyılda Mevlevi Tarikatı’na bağışlanan bir arazi üzerine inşa edilmiş ve uzun yıllar Mevlevi Tekkesi olarak hizmet vermiştir. Tekke, derviş odaları, semahanesi  ve türbeleri ile 1954 yılına dek hizmet vermiştir. Ardından da müze haline dönüştürülmüştür.

Mevlevi Tekke Müzesi, Lefkoşa
Mevlevi Tekke Müzesi, Lefkoşa

Girne Kapısı yakınlarındaki Mevlevi Tekkesi’nin günümüze kadar ulaşabilen kısımları, semahane ve türbe kısımlarıdır.

11- Bedesten Aziz Nikolas Kilisesi

Bedesten Aziz Nikolas Kilisesi ilk olarak 12’nci yüzyılda Bizans Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Lüzinyanlar ve Venedik Dönemi’nde de dini amaçlar için kullanılan yapı, Osmanlıların adayı işgalinin ardından, bir çarşı ve depo işlevi görmüştür. Bu sebeple Aziz Nikolas Kilisesi’nin önüne “Bedesten” sözcüğü eklenmektedir.

Bedesten Aziz Nikolas Kilisesi, Lefkoşa
Bedesten Aziz Nikolas Kilisesi, Lefkoşa

800 metrekarelik bir alana yayılan yapı, Lefkoşa’daki en heybetli ve dikkat çekici yapılardan biridir.

12- Kumarcılar Hanı

Lefkoşa’nın en büyük ve en eski hanlarından biri olan Kumarcılar Hanı, yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen eserler arasındadır. Yapımındaki mimari üsluplar incelendiğinde, Osmanlı mimarisine ait olmayan izler görülmüştür. Bu sebeple hanın Hristiyan Dönemi’nde inşa edilen bir manastır olduğu, Osmanlı Dönemi’nde de hana çevrildiği düşünülmektedir.

Handa cami yoktur. Hanın eski adı “Buğday Pazarı”dır. Osmanlı Dönemi’nde han, Osmanlı kültüründe yer alan tipik bir handan farksız hale gelmiştir. Hanın girişinde Orta Çağ’a ait olduğu düşünülen bir kemer vardır. Bu kemerin altından geçilerek hanın avlusuna varılabilir. Hanın orijinal halinin 52 adet odalı olduğu düşünülmektedir ancak günümüze bu odalardan 44 tanesi ulaşabilmiştir. Alt kattaki odalar depo ve ahır amaçlı kullanılmıştır. Üst kat odaları da otel işlevi görmüştür.

Lefkoşa, Kuzey Kıbrıs’ı keşfe başlamak için çok doğru bir adres. Kuzey Kıbrıs’ın en kalabalık şehri olan başkent Lefkoşa, hem Avrupalı kentlerden izler taşıyor hem de hala küçük bir Akdeniz kenti olma özelliğini devam ettiriyor. Lefkoşa tarihi ve doğal güzelliklerinin yanında, mutfak kültürüyle de sizi mutlu edecek. Şehrin her yerinde, Kıbrıs mutfağından örnekler sunan restoranları bulmak mümkün. Akdeniz, Ege ve Anadolu mutfağının lezzetli bir karışımı olan Kıbrıs mutfağı, gerçekten de denemeye değer tatlar barındırıyor. Lefkoşa uçak bileti sorgulamanızı bir an önce yapabilir, Aerobilet ayrıcalıklarından yararlanarak, bu güzel şehirde gönlünüzce vakit geçirebilirsiniz. Haydi siz de bir an önce uçak biletlerinizi satın alın ve Lefkoşa’yı keşfe çıkmak için daha fazla beklemeyin.